28 Aralık 2012 Cuma

Doç. Dr. Ali Murat Aktemur Çıldır’ı anlattı

__
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Sanat Tarihçisi Doç. Dr. Ali Murat Aktemur, Çıldır ve Çıldır  Kaleleri konulu bir konferans verdi.
Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansta Aktemur, adını Oğuzların Çavuldur Boyu’ndan alan Çıldır’ın, çevresi ile birlikte ilk çağlardan beri çeşitli kavimlerce iskan edildiğini, ilk yerleşim evresinin M.Ö. IV. bin’e kadar uzandığını söyledi.
Özellikle Kura(Kür) Vadisi’ndeki mağara yerleşimleri, seramik parçaları, Çıldır Gölü içindeki Akçakale Adası’nda yer alan prehistorik yerleşimlerin, Kurtkale’deki kurgan biçimli mezarların milattan önceki asırlardan beri bu yörelerin iskan edilişinin somut delilleri olduğunu anlatan Aktemur, şöyle devam ette:
“Taşköprü Köyü’nde yer alan Urartu Kralı II. Sarduri’nin adını taşıyan  M.Ö. VIII. yy’a ait çivi yazılı kitabe ve kaya döşeme köprünün, Çıldır’daki Urartu Medeniyetine ait belgelerdir. Ancak bunlardan tarihi köprünün yıktırılarak yerine betonarme köprünün yaptırılmış olması bir tarih ve kültür kıyımıdır.”
Kültür Bakanlığı yetkililerinin ilgisizliğinden de yakınan Aktemur, Çıldır’ın tarihi geçmişi, coğrafyası üzerine belge ve fotoğraflarla ayrıntılı bilgi verdi.
Osmanlı Dönemi’nde Çıldır Sancağı sınırları içerisinde 240 cami ve mescit, 1 medrese, 1 rüştiye, Türkler için 49, Hıristiyanlar için 13 ilkokul, Hıristiyanlar için 15 kilise, ayrıca 5 hamam, 9 han ve 564 işyerinin bulunduğuna dair bilgileri paylaşan Aktemur, şunları kaydetti:
“Ancak ne acıdır ki, Çıldır çevresinde adı geçen 15 kiliseden hemen hepsinin kalıntısı mevcut iken, 240 camiden sancak sınırlarındaki Oltu, Göle, Ardahan ve çevresinde sadece birkaç örnek günümüze gelmiş Çıldır’dakilerin ise hemen tamamı Yanık Cami adlı toplu mezarlar şeklinde günümüze ulaşmıştır. Bu tablo, 1828, 1855 ve 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşlarının ve arkasından da Anadolu’da 1914’lerde başlayan Çıldır çevresine ise 1918’de ulaşıp son sahnesi sergilenen Ermeni mezaliminin vahşet boyutlarını açıkça ortaya koymaktadır. İçinde namaz kılan cemaat ile birlikte yakıldığı için yanık cami adını alan ve toplu mezara dönüşen bu camiler ve kazılarda ele geçen buluntular, tarihin masa başında yazılamayacağını bir kez daha ortaya koymuştur. Çıldırlı Aşık Şenliğ’in ‘Ehli İslam olan işitsin bilsin, Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana’ sözünde ifade ettiği gibi, Çıldır halkı yanma pahasına, başı kesilme pahasına kanının son damlasına kadar direnmiş ve vatanını düşmana vermemiştir.”
Konferansı Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Reşat Karcıoğlu, akademisyenler ve öğrenciler dinledi.
 
HABER MERKEZİ

21 Aralık 2012 Cuma

Post-Endüstriyel Toplum Çalışma İlişkileri ve Beyaz yakalılar

_
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü tarafından davet edilen Öğr. Gör. Dr. Esra Köten “Post-Endüstriyel Toplumda Çalışma İlkeleri ve Beyaz yakalılar” konulu bir konferans verdi.
Kültür ve Gösteri Merkezi’nde Gerçekleşen konferansın takdim konuşmasını yapan Rektör Yardımcısı  Prof. Dr. Fahrettin korkmaz, sanayi devrimiyle birlikte dünyada bir işçi sınıfı doğduğunu hatırlatarak, “Bu işçi sınıfı ilk oluşumunu ikmale başladığı dönemlerde, ciddi zorluklar ve sıkıntılarla çalışma hayatına başladılar” dedi.
İlk kuşak sanayi işçilerinin 18-20 saat çalıştıklarını anımsatan Korkmaz, “Hakları da ücretleri de yoktu. Ücretleri düşüktü. Bizde ise, Osmanlı döneminde çalışma hayatıyla ilgili çok özel  düzenlemeler yapıldı. Çalışan kesimle ilgili, özellikle Zonguldak havzası kömür işçileri içi nizamnameler çıkarıldı. Dilaver Paşa Nizamnamesi çok özel ve güzel haklar sağlıyordu işçilere. Bu nizamnamede işçi haklarının pek çoğu o tarihte sağlanmıştır.  Cumhuriyet döneminde de yine Zonguldak bölgesi  için, çalışma hayatını düzenleyen yasalar çıkarıldı” değerlendirmesini yaptı.
Daha sonraki yıllarda çok sayıda iş kanunları çıkarıldığını anımsatan Korkmaz, bu yasalarla, çalışan ve çalıştıranların hukukunun sağlanmaya çalışıldığı değerlendirmesini yaptı.
Öğr. Gör. Dr. Esra Köten ise “Post-Endüstriyel Toplumda Çalışma İlkeleri ve Beyaz yakalılar” konulu bir konferans verdi. Köten,  endüstri sonrası toplumlarda çalışma yaşamını şekillendiren yenilikleri ve bunların Türkiye’deki yansımalarını anlattı. Köten, günümüzde gerçekleşen endüstri sonrası dönüşümlerin, emeğin tarihsel kazanımlarını geri alacak bir doğrultuda biçimlendiğini savundu.
HABER MERKEZİ

19 Aralık 2012 Çarşamba

“Türk dilinin bütün lehçe ve ağızlarıyla tek bir sözlüğü yapılmalı”

__
Atatürk Üniversitesi  Edebiyat Fakültesi tarafından düzenlenen panelde “Türk lehçelerinin söz varlığı” değerlendirildi. Konuşmacılar, Türk dilinin bütün lehçe ve ağızlarıyla beraber tek bir dil olduğu dile getirilerek bu dilin tek bir tane de sözlüğünün olması gerektiği savunuldu.
Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panele Yrd. Doç. Dr. Süleyman Efendioğlu, Yrd. Doç. Dr. Tuna Beşen Delice ile Arş. Gör.  Esra Yavuz konuşmacı olarak katıldılar.
Konuşmacılar, Türkçenin yüzyıllar boyunca farklı coğrafyalarda işlene işlene günümüze ulaştığını ve gerek söz varlığı gerekse anlatım gücü itibariyle dünyanın önemli dilleri arasında yerini aldığını söylediler.
Türk Dilinin bugün gerek yazı dilinin eskiliği gerek konuşulduğu coğrafi alanın genişliği gerekse konuşur sayısı bakımlarından dünyanın en büyük birkaç dilinden birisi durumunda olduğunu anlatan konuşmacılar,  şu tespitlerde bulundular:
“Bu büyük dilin bugün onlarca lehçesi, yüzlerce ağzı bulunmaktadır. Ancak bugüne kadar Türkçenin bütün lehçe ve ağızlarını içine alan kapsamlı bir sözlüğü hazırlanamamış dolayısıyla Türkçenin zenginliğinden yeterince istifade edilememiştir. Oysa Türk Dili bütün lehçe ve ağızlarıyla beraber tek bir dil ise bu dilin tek bir tane de sözlüğünün olması gerekir. Böyle bir sözlük hazırlandığında Türkçenin, kelime hazinesi itibariyle de dünyanın en zengin dillerinden birisi olduğu açıkça ortaya çıkmış olacaktır.”
HABER MERKEZİ

18 Aralık 2012 Salı

İŞKUR Genel Müdürü Yazıcı mezun olduğu İİBF’yi ziyaret etti

Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) Genel Müdürü Nusret Yazıcı, mezun olduğu Atatürk Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’ni ziyaret etti. Yazıcı, elde ettiği başarılarda İİBF’nde aldığı eğitimin ve Atatürk Üniversitesi`nin büyük katkısı olduğunu belirtti.
1993 yılında Atatürk Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü`nde lisansa başlayan İŞKUR Genel Müdürü Yazıcı, 1997 yılında mezun olduğunu belirterek,  "Mastır ve doktora programlarını da Atatürk Üniversitesinde yaptım. Lisans dönemim çok verimli geçti ve sahip olduğum bilgi, birikim ve bulunduğum noktada olmamda başta Dekanımız Prof. Dr. M. Suphi Orhan Hocamız olmak üzere diğer hocalarımın ve Atatürk Üniversitesi`nin önemli bir yeri vardır" dedi.
Daha sonra, Yazıcı ve beraberindekiler fakültede bir dersliğe girerek öğrencilerle sohbet etti. İŞKUR Genel Müdürü Yazıcı, öğrencilerin sorularını cevapladı ve İŞKUR hakkında bilgi verdi.

Yazıcı, İŞKUR`un dünyadaki kamu istihdam politikalarına yön veren bir konumda olduğunu da belirterek, konuşmasını söyle tamamladı. "2015 teki Dünya Kamu İstihdam Kurumları Birliği seçimini İstanbul`a alıp, daha farklı noktalarda dünyada söz sahibi olmak istiyoruz.”

_

5 Aralık 2012 Çarşamba

Rektör Koçak, 2012-2013 Eğitim Öğretim Yılını değerlendirdi

Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, “Atatürk Üniversitesi’nin etkisi her geçen yıl daha da artmaya devam edecek” dedi.
Konukevi-1’de basın mensuplarıyla bir araya gelen Rektör Koçak, 2012-21013 Eğitim-Öğretim Yılını değerlendirdi.
Rektör Koçak, Atatürk Üniversitesi’nde Açıköğretim Fakültesiyle birlikte öğrenci mevcudunun lisans, önlisans, lisans tamamlama, yüksek lisans ve doktora programlarında 85 bin 659 olduğunu, akademik personelin 2 bin 492, idari personelin 3 bin 460, 20’si fakülte olmak üzere akademik birim sayısının ise 60 olduğunu söyledi.     
Koçak, öğretim Üyesi yetiştirme Programında Atatürk Üniversitesi’ne gelen öğrenci sayısının 60, dışarıda yüksek lisans ve doktora çalışması için giden öğrenci sayısının da 81 olduğunu anlattı.
Akademik yayın sayısı
Atatürk Üniversitesi’ndeki akademik yayın bilgilerini de açıklayan Rektör Koçak, ulusal ve uluslararası yayın kuruluşlarında 2011 yılında 875, 2012 yılında ise, şu anki veriler itibariyle, gerçekleşen bilimsel yayın sayısının 656 olduğunu anlatan Rektör Koçak, Açık Öğretim Fakültesi ve Lisans Tamamlama Programlarıyla ilgili de şu değerlendirmeyi yaptı:
“2010 Yılında kurulan Açıköğretim Fakültemiz 2012-2013 eğitim-öğretim yılında; 4 Lisans, 11 Önlisans
1 Lisans Tamamlama Programı olmak üzere toplam 16 programda yaklaşık 20 bin öğrenciyle eğitim-öğretime devam etmektedir. 2009 Yılında kurulan Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından yürütülen Hemşirelik Lisans Tamamlama Programından son iki yılda yaklaşık 19 bin öğrenci mezun olmuştur. Halen bu programda öğrenim gören öğrenci sayısı 5 bin 178’dir.”
Projelere ayrılan kaynak: 24 milyon lira
2102 yılında 454’ü akademik, 206’sı sosyal ve kültürel olmak üzere 660 etkinlik gerçekleştirildiğini anlatan Rektör Koçak, Atatürk Üniversitesi’nin BAP, TÜBİTAK, AB ve diğer kuruluşlarla ilgili olarak yürüttüğü proje sayısının 395, 24 milyon lirayı aşkın bir bütçe tahsisi yapıldığını, projelere sağlanan paranın birçok üniversitenin toplam bütçesinden daha fazla bir kaynak olduğunu anlattı.  
Fiziki yapılanma
Atatürk Üniversitesinde fiziki yapılanmayla ilgili de bilgi veren Koçak, tamamlanan işleri şöyle sıraladı: “Merkez Yerleşke Yol ve Asfalt Yapımı, Andezit Kaplama ve Bordür Yapımı, Lojmanlar Büyük Onarımı, Rektörlük Toplantı Salonu Yapımı, Proje Ofisi, Aşkale Meslek Yüksekokulu Onarım İşi, Kanalizasyon Alt Yapı Yenileme Çalışması, Çocuk Parkı Yapımı, Yeşil Çevre Çalışmaları, Çevre Dostu Atık Toplama Üniteleri, Merkezi Isı Santralinin Modernizasyonu ve Otomatik Sulama Sistemi, Kojenerasyon Projesi, Çevre yolu, Açık ve Kapalı Futbol, Basketbol, Tenis Kortu, Kanalizasyon Altyapı Yenileme Çalışmaları ve Hobi bahçesi projeleri”
Rektör Koçak, devam eden Hukuk Fakültesi İnşaatı, Merkezi Araştırma Laboratuar İnşaatı, Halıcılık, Sürekli Eğitim Merkezi ve Kız Yurdu İnşaatı, Yarı Olimpik Yüzme Havuzu ve Spor Kompleks İnşaatının ise 2013 yılında tamamlanacağını bildirdi.  
Yeni yatırımlar
2013 yılında inşaatına başlanılacak olan Açıköğretim, İletişim, Mimarlık ve Tasarım Fakülteleri Kompleksi, Turizm İşletmeciliği ve Uygulama Oteli, TOKİ Projesi-Kavaklık Projesinin de start alacağını anlatan Koçak, özellikle Merkezi Araştırma Laboratuarının önemine dikkat çekti ve şunları söyledi:
“DPT tarafından 2010 yılında 8.000.000 TL ile desteklenen Atatürk Üniversitesi Merkez Laboratuarı, 2000 m2 kapalı alanı ve iki uydu laboratuar binası ile 2012 yılı sonu itibariyle bitirilecek ve hizmete sunulacak. Bu çalışma ile Ülkemizde ve bölgemizde endüstrinin geliştirilmesi, araştırmacı-üreticinin yetiştirilmesi, üniversite-sanayi işbirliğiyle sanayide Ar-Ge desteğinde yeni yapılanmaların oluşturulması amaçlanmaktadır. Bununla birlikte Atatürk Üniversitesi bulunduğu bölgenin öneminden dolayı, bölgedeki diğer illerinde sosyal, teknolojik, bilimsel ve endüstriyel ihtiyaçlarını karşılamaya ve taleplerine cevap vermeye çalışmaktadır. “
Nanobilim ve Nanoteknoloji
Atatürk Üniversitesi’nde son yıllarda çağımızın bilim ve teknolojisinde yeni ufuklar açan Nanobilim ve Nanateknoloji konularında yapılan çalışmalara da değinin Koçak, şöyle devam etti: “Nanobilim ve nanomühendislik; gelecek 10-15 yıl içinde büyük ve sürpriz çıktılar ve yeni pazarların doğmasına sebep olacaktır ve 21. yüzyılın en büyük endüstriyel devrimi olarak öngörülmektedir.
Nanoteknoloji 21. yüzyılın endüstriyel devriminin temel teknolojisidir. Nanoteknolojiyi kontrol edebilenler endüstriyi de kontrol edeceklerdir. Atatürk Üniversitesi7nde güneş pili uygulamaları için yeni laborutuarlar kuruldu.”
Nanofabrikasyon
“Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bilimleri Bölümü’nde ‘nanofabrikasyon’ altyapısı kuruldu.” diyen Koçak, “Nanofabrikasyon teknolojileri ile nanoyapılara sahip robotlar veya nanorobotlar yapmak mümkündür. Nanorobotlar belirli bir işlemi veya işlemleri çok hassas olarak tekrar edebilen nanomakinelerdir ve Üniversitemiz bu konuda ciddi adamlar atmaktadır.”
Bilim, Müze, Doğa ve Eğitim Parkı
Atatürk Üniversitesi’nin çok önemli bir diğer çalışmasının ise Bilim, Müze, Doğa ve Eğitim Parkı projesi Atatürk Üniversitesi Engelliler Kış Sporları Merkezi Projesi ve Uzay Gözlem Evi Projeleri olduğunu hatırlatan Koçak, bu projelerin hepsinin bir-iki yıl içinde gerçekleştirileceğini anlattı.
Dış İlişkiler gelişiyor
Atatürk Üniversitesi’nin dış ilişkilerinin de hızla gelişmeye devam ettiğini ve şu anda yabancı öğrenci sayısının bin yüzü aştığını anlatan Rektör Koçak, ‘Yaz ve Kış Okulları’, ESRUC ve İkili İlişkilerin her geçen gün daha da geliştiğini ve derinleştiğini belirtti.
Kazakistan’dan İran’a, Azerbaycan’dan Gürcistan’a, ABD’den Almanya’ya kadar dünyanın pek çok ülkesindeki seçkin üniversitelerle ikili ilişkiler geliştirdiklerini ve anlaşmalar yaptıklarını hatırlatan Koçak, bu yıl yapılan 3. ESRUC toplantısına 28 ülke, 97 rektör ve üst düzey temsilciyle 40 Türk Üniversitesi rektörü ve 211 bilim adamının katıldığını kaydetti.
Teknokent’te durum  
 
Atatürk Üniversitesi’nin bilim ve teknoloji geliştirme kuruluşu olan ATATEKNOKENT’de, tarım,enerji, gıda, yazılım, danışmanlık, nanoteknoloji-kimya, maden, elektrik-elektronik, yapı-inşaat, telekomünikasyon ve makine ilgi ilgili 44 firmanın çalıştığını açıklayan Koçak, TEKNOKENT’in daha iyi bir noktaya gelmesi için çalışmaya devam ettiklerini kaydetti.   
Atatürk Üniversitesi’nin 2012-2013 Eğitim Öğretim Yılı Değerlendirme Toplantısına Erzurum’daki yerel ve ulusal medya temsilcileri, Atatürk Üniversitesi Rektör yardımcıları, Dekanlar katıldı.
HABER MERKEZİ

Bilim ve Teknoloji Genel Müdürü Uzkurt: “Refah düzeyini belirleyen bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelerdir”

Bilim ve Teknoloji Genel Müdürü Doç. Dr. Cevahir Uzkurt, bilimsel gelişmeler ve teknoloji konusunda çağını yakalayamayan ülkelerin 21. Yüzyılda varlıklarını güçlü ve saygın bir biçimde sürdürebilmelerinin artık mümkün olamayacağını ifade etti.
Atatürk Üniversitesi TEKNOKENT yönetimi tarafından düzenlenen “Santez ve Teknogirişim Sermayesi Desteği” konulu program Kültür merkezi’nde gerçekleştirildi.
Açılışta konuşan Uzkurt, 21. Yüzyıla kadar ekonomideki klasik anlayışın; arazi, iş gücü ve sermayeye dayalı parametrelerden oluştuğunu hatırlatarak, “21. Yüzyılda bu üçlü parametreye teknoloji kavramının girmesiyle dünyada artık gücü tayin eden en önemli parametre teknoloji olmaya başlamış ve sonuçta teknolojik yetkinliğe sahip, bilgiyi teknolojiye dönüştüren toplumlar zengin, güvenli ve güçlü ülkeler haline gelmiştir.” değerlendirmesini yaptı.
Üreten ve satın alan ülkeler
 
“Gelişmekte olan ülkeler ve gelişmiş ülkeleri, `Teknolojiyi üreten ülkeler` ve `Teknolojiyi satın alan ülkeler` olarak ikiye ayırmak mümkündür” diyen Uzkurt, şöyle devam etti:
“Her yıl milyonlarca dolar ödeyerek, teknoloji transfer eden, AR-GE faaliyetlerine yeterince önem vermeyen ülkeler, `gelişmiş ülkeler` sınıfına bir türlü geçememekte ve küresel rekabette de asla söz sahibi olamamaktadırlar.
Dolayısıyla, günümüzde teknoloji geliştirmeyen, inovasyon yapmayan bir ülkenin ekonomik anlamda güçlü ve bağımsız olması neredeyse imkânsızdır. Gelişmekte olan ülkelerin, dünya pazarında rekabet edebilmesi ve varlıklarını güçlü bir şekilde sürdürebilmesi için, teknolojik inovasyonda yetkinlik kazanması ve bu yetkinliklerini kendi AR-GE`lerine dayandırmaları bir zorunluluktur.”
Açılışta konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak da ATATEKNOKENT’le birlikte Atatürk Üniversitesi’nde proje üretilmesine öncelik ve önem verildiğini, çok ciddi kaynakların ayrıldığını hatırlattı. Koçak, “Üniversitemizde bilim ve teknoloji üretebilmek için artık her şey hazır hale getirildi. Bundan sonra helva yapmak zamanıdır” şeklinde konuştu.
Açılış konuşmalarından sonra uzman Emrah Koraman ile Turgut Deveci konuyla ilgili sunumlarını yaptılar.
Toplantıya Atatürk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sebahattin Tüzemen, dekanlar ve bilim adamları katıldı.
HABER MERKEZİ