26 Nisan 2012 Perşembe

Atatürk Üniversitesi ‘Üniversitelerarası Türkiye Boks Şampiyonası’na ev sahipliği yapıyor

Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu tarafından Atatürk Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Üniversitelerarası Türkiye Boks Şampiyonası’na 35 üniversiteden 130 sporcu katılıyor.
Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Yoncalık Yerleşkesi`ndeki spor salonunda gerçekleştirilen açılış seremonisinde konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, üniversitede böyle bir şampiyonaya ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi.
Prof. Dr. Koçak, Atatürk Üniversitesi’nin bu yıl 55`inci kuruluş yıl dönümünü, bilimsel, kültürel ve sportif etkinliklerle kutlamaya devam ettiğini belirterek, "Sportif faaliyetlere özel bir önem veriyoruz. Üniversitemiz sahip olduğu spor altyapısı ile pek çok sportif faaliyetin üniversitemizde yapılmasına imkan veriyor. Özellikle kış sporlarına yönelik etkinliklerimizle Türkiye’deki yerini ispatlamış bir üniversiteyiz” diye konuştu.
“Spor, ne kadar ruh ve beden sağlığına hizmet ediyorsa da sporcularımızın bir araya gelerek, birbirlerini tanımalarına da imkan vermesi bakımından önemlidir” diyen Koçak, sporculara başarı diledi.
Üniversitelerarası Türkiye Boks Şampiyonası’na katılan 130 sporcu, 49, 52, 56, 60, 64, 69, 75, 81, 91 ve +91 kilolarında dereceye girmek için mücadele edecekler.
HABER MERKEZİ 

4 Nisan 2012 Çarşamba

BESYO, Palandöken’de ‘Kar Şenlikleri’ düzenledi

___
Atatürk Üniversitesi 55. Yıl Sosyal etkinlikleri kapsamında Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu tarafından bu yıl ilki gerçekleştirilen “Kar Şenlikleri” Palandöken Kayak Merkezi’nde yapıldı.
Faaliyet içerisinde Akademik ve İdari personel arasında kadınlar ve erkekler kategorilerinde Büyük Slalom Yarışması düzenlendi.
Yarışmada akademik ve idari personel Yrd. Doç. Dr. Nurcan Demirel, Yrd. Doç. Dr. Dursun Katkat, Yrd. Doç. Dr. S. Erim Erhan, Yrd. Doç. Dr. Yunus Öztaşyonar derece elde ettiler.
Öğrenci grubunda ise Hilal Albayrak, Gülsüm Sunar, Duygu Candemir, Ömer Çakır, Konuray Taşköprülü, Yusuf Güder ilk üçe girmeyi başardılar.
Dereceye girenlere ödülleri Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokul Müdürü Prof. Dr. M. Sait Keleş tarafından verildi.
Kar Şenlikleri Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Elemanları ve Milli Sporcular tarafından meşaleli gece kayağı gösterisi ile tamamlandı..
BESYO Müdürü Keleş, “Bu yıl ilki düzenlenen ‘Kar Şenliklerinin’ gelecek yıllarda tüm üniversiteyi kapsayacak bir organizasyon olması için gayret göstereceklerini” söyledi.
HABER MERKEZİ

Erzurum, Erzincan ve Bayburt’ta geleneksel-modern değerler ekseninde, halkın nerede olduğu bilimsel yöntemle tespit edildi

__
Araştırmada ortaya çıkan sonuç: ‘Erzurum, Erzincan ve Bayburt’ta, insanlar, gelenekseli yaşasa da modern olana da eğilim göstermektedir. Buna göre, bölgede uygulanacak kalkınma projelerinde insanların geleneksel oldukları, ancak moderne de açık oldukları bilinerek hareket edilmelidir.’

Atatürk Üniversitesi Toplumsal Araştırmalar ve Uygulama Araştırma Merkezi tarafından Edebiyat Fakültesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Yıldız Akpolat ve Yrd. Doç. Dr. Nuray Karaca tarafından yürütülen ve birçok kuruluşun destek verdiği proje çalışmasının alan araştırması Erzurum, Erzincan ve Bayburt illeri kapsamında, toplam 32 ilçe ve bu ilçelere bağlı 61 köyde, 18 anketör tarafından yapıldı.
Akpolat ve Karaca, Kültür Merkezi’nde düzenledikleri toplantıda, elde edilen sonuçları kamuoyuyla paylaştılar. Araştırmada ortaya çıkan sonuçlardan bazıları şöyle: Erzurum, Erzincan, Bayburt sıralaması ile modern değer yönelimi olan kişisel başarıya odaklanma ve işin başarısını ön palana çıkarma oranı gittikçe düşmektedir. Bu da şehrin gelişmişliği ile modernliğe yönelme arasında ilişki olduğunu bize göstermektedir. Dünyanın geleceğine dair karamsarlık tutumu Erzincan, Erzurum, Bayburt sıralaması itibariyle azalmaktadır. Bayburt, Erzincan, Erzurum sıralaması itibariyle militer eğilimler azalmaktadır. Bilginin kötülükle mücadele aracı olması konusundaki pozitivist tutuma katılım oranı Bayburt, Erzincan, Erzurum sıralaması itibariyle azalmaktadır.
Etnisite
Kürt nüfus: Hemşericilik, çocuklar sadece kendi eğitimleri ile meşgul olmalı konusundaki eğilim, yeniliklere karşı daha şüpheci olma, bilgi ile konforlu yaşam arasında kurulan bağ itibariyle katılım, daha fazla para kazanma arzusu, büyük şehre çocuklarının eğitimi için göç etme arzusu, dünyanın düzeninin değişmeyeceğine dair karamsarlık, parasız hiçbir şeyin olmayacağına dair inanış, efendiliğin mülk sahipliği ile mümkün olduğu, kendi kanından olana güvenme eğilimi. Türk nüfus: Pazar ekonomisine yatkınlık, din ve devleti ikiz görme oranı, insanın hamurunda kötülük olduğuna dair inanç daha fazladır. Zaza nüfus: Bireyin dahil olduğu yerel-biz grubunun çıkarını önemseme konusundaki eğilim, büyük şehre çocuklarının eğitimi için göç etme arzusu, devletin,toplumun direği olduğuna dair tutumu, hukuka verilen önem oranı daha fazladır.
Mezhepler
Aleviler: Toplumsal rollerde yaygınlık, evin geçiminden tüm bireyleri sorumlu görmek, anneyi evin direği olarak görmek, paranın helal olanını istemek, bireysel yeteneklere önem vermek, daha fazladır. Ülkenin geleceği konusunda daha iyimser,dünyanın geleceği konusunda daha karamsardırlar. Hanefiler: Toplum içinde dinsel kuruma, eğitime, devlet kurumuna daha fazla önem vermektedirler. Şafiler: Toplumsal rollerde uzmanlaşma konusunda daha ketumlar. Anneyi daha fazla aile üyelerinin hizmetlisi olarak görmektedirler. İsrafa daha fazla karşıdırlar. Kendi kanından olana daha fazla güvenmektedirler.
Cinsiyet
Erkekler: Demokrasiye daha fazla inanmakta, bilinmeyenden daha fazla endişe etmekte, daha fazla para kazanmak istemekte, daha fazla militer, kişisel çıkarı daha fazla ötelemektedirler. Kadınlar: Ailenin her üyesinin evde kendi işini görmesini daha fazla istemektedirler. Daha fazla kadercidirler. Kadınlar, yenilikler konusunda daha cesurken,erkekler yeniliklerden daha fazla çekinmektedir.
Öneriler
Bu çalışma Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinde belirlenen örneklem üzerine sosyo-demografik, ekonomik ve kültürel eksende önemli bir veri kaynağı olarak, söz konusu bölgeye ve bölge insanına dair yapılacak yeni araştırma ve projelerde dikkate alınması son derece önemlidir. Bölge insanının geleneksel değerleri muhafaza etmekten yana tavır sergilemesi değişime kapalı oldukları anlamına gelmemelidir. Modern değerlerin günlük hayatta uygulanması, bu değerleri olumlu bir tutuma dönüştürmektedir.
Teknolojik gelişmeleri günlük yaşamda kullanma rahatlığı teknik değişime daha kolay bir uyum sürecini beraberinde getirmiştir. Bu nedenle teknolojik değişimlerin bölge insanının yaşamını kolaylaştırması geleceğe dair beslediği umutsuzluğu azaltacağı dikkate alınmalıdır. Teknik değişimin yanında kültürel değişim daha yavaştır. Sosyo-kültürel değişimde değişimi sağlayan en önemli araçlar iletişim kanallarıdır.
Bu kanalların doğru kullanılması bölge insanının yapılan çalışmalara yönelik olumsuz bir tutum takınmasını engelleyecektir. Bu nedenle yapılan çalışmalarda uygulanan insandan çok uygulayıcının yaklaşımı önemlidir. Eldeki veriler göstermektedir ki, bölge insanının düşünülenin aksine, muhafazakar, tutucu ve geleneksel bir insan modelinin karşısında değişimden yana rasyonel ve modern değerleri beraberinde taşımaktadır. Bu durum toplumumuza özgü modernleşmenin bir sonucudur.
Bu nedenle yapılacak yeni çalışmaların bölge insanını daha iyi tanıyan sivil toplum kuruluşları ile uygulayıcı akademisyenlerle işbirliği içerisinde gerçekleşmesi önceden var olan ön yargıları ortadan kaldırarak bizi daha fazla objektif sonuçlara ulaştıracaktır.
Demokrasi adına geçirdiğimiz tarihsel süreç ve günümüz demokratik uygulamaları, yerelliği, farklılığı yok sayma yerine bunun kültürel farklılık olarak yaşanmasını bir söylem haline getirmiştir.Bu söylemin örneklem kitlesinde yaşanılan bir olgu haline geldiği dikkat çekicidir. Bulundukları konumdan memnun olmayan bölge insanı bunu değiştirmekten yana bir tavır sergilemektedir. Etnik yapıya bağlı olarak bu Kürtlerde para ile Türklerde eğitim ile gerçekleşeceğine dair bir kanaati barındırmaktadır. Bu kanaat ekonomi ve eğitim ekseninde devlet merkezli bir kalkınma sürecini beraberinde getirmektedir.
Bölge insanının göç etmesini engellemek için daha fazla istihdam yaratılmalıdır. Coğrafi koşullar nedeni ile özel girişimciliğin gelişmediği bu nedenle bireyci bir teşebbüs ruhundan çok devlet merkezli bir yaklaşım hakimdir. Devletin, köylüyü kalkındırma programı içinde yaptığı yatırımların, köylü tarafından doğru işletilmesi ve bunun denetimi olmadığı takdirde hem devletin hem köylünün zarar göreceği aşikardır. Bu konuda insanımızın bilinçlendirilmesi son derece önemlidir.
Köylünün pazara yönelik mal üretmemesi ya da üretilen mal için pazar bulunamaması ciddi bir handikaptır. Böyle bir durumda yöre insanına geçimlik ekonominin hakim olması kaçınılmazdır. Bu sürecin aşılması birey-devlet, özel girişimci-devlet ilişki sürecinde güçlendirilmesini gerektirmektedir. Bölge insanında kimseye muhtaç olmadan kendi emeği ile,ayaklarının üstünde durmak insan onurunun korunması ile paraleldir.
Bu düşüncenin izdüşümü olarak insanımız, iyi bir gelecek ancak iyi bir ülke ile mümkündür inancına sahiptir. Yakın gelecek içinde ülke adına iyimser düşüncelere haiz olan bu insanların olumsuz koşullarını kısmen de olsa değiştirmek onlara yarınları vermek olduğu unutulmamalıdır.
HABER MERKEZİ